21 Nisan 2020 Salı

YÜZYILLIK SOYKIRIM POLİTİKALARINA KARŞI YÜZYILLIK DAYANIŞMA RUHU GEREKİR


Yannis V Yaylalı 

Ermeni soykırımını 1915 senesinde gerçekleşti. Ermeni halkı  her 24 Nisan'da  yaşanan soykırım için anma gerçekleştiriyor .  Ermeni soykırımın üzerinden 105 yıl geçmesine rağmen soykırımı yapanlardan hesap sorulmadığı gibi, soykırımı yapan irade  ise bugün hala iktidardadır .Soykırımcıların bügun ki temsilcileri olan güçler  yüzyıllık projeleri olan coğrafyamızın tümüyle Türkleştirilmesi için geride derli toplu kalan son halka olan Kürt halkına ve Alevî kesimine karşı görülmemiş soykırım politikalarına devam ediyor. 

Ayrıca yüzyıl önce yaşadıkları soykırım ile coğrafyamızdaki varlıkları yok olma eşiğine gelen Süryani halkına yönelimleri de unutmamak gerekir. Sudan nedenlerle gözaltına alınan Süryani din adamlarını, toprakları zorla ellerinden alınmak istenen Süryani ailelerini ve son olarak da kaçırılan Diril ailesini, katledilen Şimoni Diril'i ve kaçırıldıktan sonra hala haber alınamayan Hurmüz Diril ile var olma ,yok olma mücadelesi veren Süryani halkına karşı yapılanlar da bu acımasız  politikaların sonucu olduğunu söylemek isterim . Ben de Pontoslu Rum halkının bir parçasıyım. Türkiye'den ayrılmadan önce son dönemde Süryani halkına olan yönelimlere benzer deneyimleri sahip olduğumu da aktarmak isterim.Elbette bu yönelim sadece bana değil, Pontos'da olsun  ya da Pontos dışında olsun, Pontos Rumlarının temel demokratik hakları için mücadele yürüten herkes için böyledir.İşte son dönemlerde  Romeika/Pontiaka  diline dönük çalışmalar yapan sanatçılar ve aktivistler de hedef tahtasına oturtulmuş durumdalar. Tekrar kendi öznel durumuma dönüp de devam edecek olursam , Şırnak'ta 22 Nisan 2017  tarihinde yakalanıp da hapishaneye gönderilmeme neden olan sürecin basamakları Nisan ayının son iki haftasına girdiğimiz günlerde Ermeni ve Pontos soykırımıyla ilgili yazdığım iki yazı ile tamamlanmıştır . 

Zaten Pontoslu bir Rum /Elen olarak Kürt halkı ile dayanışmam yüzünden daha önce çok sayıda hakkımda dava ve dosya açılmıştı. Gülenci darbe girişiminin ardından hükümet tüm ülkede ohal ilan ettikten sonra bu durumu fırsata çevirdi ve ülkede tüm muhaliflere karşı yöneldiler.Roboski katliamının 6. Yıldönümüne sayılı günler kala bizlerde yönelime maruz kalanlardandık. O gün gözaltı marifetiyle  esir alınmamız da, o süreçte hakkımızda açılan dosyaların davalara  dönüştürülmesi de  aslında bize verilen göz dağıydı. Hakkımda açılan soruşturmalar, 1) Kürt halkı ile dayanışma için yaptığımız şeyler 2) vicdanı retçi olduğum için yaptığım çalışmalar üzerinden açılan şeylerdi. O dönemde yeni olan ve ohal ile ortaya çıkan şey ise  3) Pontos Rum'u olarak yaptığım çalışmalar ve paylaşımlardı. Soykırım sürecinden sonra geride kalan biz Pontos Rumları sessiz kalırsak, kimliğimize dâhil demokratik, anayasal mücadele yöntemlerini kullanmayı tercih etmesek hiç bir sorun yoktu.Bunu yapmayıp da demokratik, anayasal yöntemler ile kendimize, halkımıza karşı olup bitenleri yüksek sesle dillendirmeye başladığımda , ohal'i fırsat olarak gören güç tarafıma karşı acımasızca bir yönelime  başladı.Süryani halkı şahsında olduğu gibi, tek tük bile kalsak yüzyıllık ırkçı Türkleştirme politikalarını günümüzde yürütenler için bu durum dahi engel olarak görülüyordu. Ne kendi halkına, ailene ne okduğunu soracaksın, ne de kültürümüze, dilimize, tarihimize ilişkin bir çalışma yapacaksın, eğer böyle çalışmalar yaparsınız şahsım örneğinde olduğu gibi  ülkeyi terk etmeye kadar varan cezalandırma yollarına mâruz kalırsınız. Yukarıda değindiğim  gibi bu cezalandırma şahsi değil, benzer yönelimlere maruz kakan aktivist ve sanatçılarımız da var. Aslında tüm bu yönelimler 1914 ile 1923 arası süreçte Pontos'da soykırıma maruz kalmış halkımızın verdiği demokratik hak arama yollarını kapatmak amacını da taşıyor, halkımıza karşı yürütülen soykırım politikalarının da devam ettiğinin bir göstergesi durumundadır. 


Geçmiş soykırımcı güçlerin günümüzdeki temsilcileri sürece göre  politikalar üretmeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Pontos soykırımının yıl dönemi seçim çalışmaları dönemine denk gelmiş ve o dönem ki politika buz Pontoslu Rumları, Yunanlıları bir kere daha denize dökmek hükümetin seçim vaatleri arasında yer alıyordu. Ayrıca Mustafa Kemal'in muhafiz alayi komutanı ve Ermeni, Pontos Rumlarının, Kürt halkının kanlı katili çeteci milis albay Topal Osman paylaşılamıyordu . Çeteci milis albay'ı aklamaya çalışanlar mı dersiniz, yoksa balmumu heykeli yarışına girenler mi dersiniz , konsept inkar ve savaş konseptiydi, her şey, her kampanya ona uygun ilerledi . Aralik 2019 süreciyle birlikte ilk Çin'de ortaya çıkan #Colvid19 virüsü bugün nerdeyse tüm dünyayı etkisi altına almaya başladı. Türkiye de virüsün en yoğun yaşandığı ülkelerden biri ve maalesef İtalya benzeri gevşek bir politika izliyor. Bu yazının konusu ellbette virüs değil ama tam bu sürecin ortasında hükümetin başı olan kişi yine bir zor durumu 'fırsat' olarak gördüğünü açıkladı. 24 Nisan yaklaşırken Covid-19 ile ilgili ilginç bir yaşandı. Hükümete yakın medya da Ermenistan'ın Covid-19 yüzünden Türkiye'den tıbbı yardım istediği yazılıp çiziliyordu. Herkes bir anda şok oldu. Tabi bu haberin doğrulanması için gözler Ermenistan'a çevrildi.Neyse ki bir süre sonra  Ermenistan yetkilileri açıklama yaparak böyle bir şeyin söz konusu olmadığını açıkladı. Peki resmî olarak böyle bir sey söz konusu değilse bu durumun açıklaması ne olabilirdi. Daha önce de  bir çok kez benzeri durumda yaşandığı gibi ,Türkiye devletinin en hayati tehlikeleri yaşadığı dönemlerde, AKP hükümetleri bu dönemleri kendinden yana kazanca dönüştürmek için süreci istismar eder. Hükûmetin başı olan  taraflı cumhurbaşkanı RTE  bizi şaşırtmayarak Covid-19 virüsüyle ilgili  bu durumu 'fırsata' çevirebiliriz demişti. Hazır 24 Nisan yaklaşırken de fırsatlardan yararlanma  için  bir algı operasyonu  için start verildi. Bu algı oyununu seçimlerinde oldukça etkili olduğu Ermeni kilisesi ve din adamları üzerinden yaptı. Bu sefer geçtiğimiz seneden farklı bir yol izlendi, bu süreçte sözde Iyi polisi oynuyorlardı. Fırsatta ele geçmişken bu adımla ulusal ve uluslararası kamuoyu manipüle edilerek , 24 Nisan anmaların etkisi kırılmak isteniyordu . 

Bu soykırımcı güçlerin neler yapabileceğini, yukarıda izledikleri bazı politikaları irdeleyerek göstermek Istedim.Bu hastalıklı yapının ne kadar tehlikeli olduğu gün gibi ortada, şimdi bu modern Abdulhamitlerin , Enverlerin , Talat'larin, Mustafa Kemallerin politikalarına karşı çıkmayanların Ermeni soykırımına karşı dayanışması da sahtedir, yalandır ve iki yüzlüdür.Yüzyıllık soykırım ve politikalarına karşı, yüzyıllık soykırım politikalarını boşa çıkaracak bir dayanışma ruhu gerekmektedir. Ancak o zaman ilk etapta Ermeni halkına, Pontos Rumlarına, Süryani halkına yapılan soykırımlar ile hayata geçirilen  ve ikinci etapda Kürt halkı ve Alevî kesimiyle bugün devam eden yüzyıllık proje olan bu coğrafyanın ırkçı mana da Türkleştirme politikaları boşa çıkarılmış olur. Ermeni soykırımın 105. yıldönümü vesilesiyle soykırım mağduru olan mazlum Ermeni halkının acılarını paylaştığımı bir kere daha belirtirken, dayanışma duygularımı da paylaşmak isterim. 

#24NisanErmeniSoykırımı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız için teşekkür ediyorum