Yannis V Yaylalı
Roboski'de yillar yılları devirdi .Fakat başında neyse Roboski aynen o devam ediyor. Ben Roboski katliamını ilk duyduğumda yeni hapishaneden çıkmıştım. Bati'da yaşıyordum ve Kürt değildim ama bir çokları gibi katliamdan üç gün sonra da yılbaşında eğlenmedim. Çünkü 90lı yılları kitapdan okuyan biri değildim, en kötüsü de Iyi tarafta olan birisi de değildim. 90lı yıllarda yine bugünün benzeri bir atmosfer vardı. Hergün PKK'yi bitireceğiz naraları altında Kürt halkına, yanlış duymadınız Kürt halkıni bitirmek için soykırım savaşı yürütülüyordu. Bende o savaşa kötülerin yanı başında saf tutmuştum. Yani Türk devletinin bahaneleri çok olsa da Kürt halkına karşı işlediği savaş ve insanlık suçlarının hem parçası hem de sahidiydim. Bu yüzden devlet Roboski Katliamıni yapmış mıdır, yapmamış mıdır şüphesi duymadım. Geçmişten rahatlıkla böyle şeyler yapabileceğini gördüm.
Ben'de Dersim'de katleledilen 17ler ile ilgili 2005 yılında Samsun'da katildigim bir basın açıklamasına başlatılan soruşturma yüzünden ceza almış ve 2010 senesinde Bafra'ya ailemi ziyerete gittiğim dönemde polislerce yakalanıp hapishaneye konuşmuştum. Bir senelik bir ceza almıştım, cezam bitince de yaşama koşulum kalmayan Bafra'dan tekrar Istanbul'a döndüm. Güvenlik soruşturmaları yüzünden daha geçici işlerde çalışmaya başladım, neyse ki bir şekilde hayatımı dönzermeyi başarmıştım. Devlette zaten bunu bilinçli yapıyordu. Karşımıza çeşitli zorluklar çıkartarak gördüklerimizi anlatmamizi engellemek istiyordu. Bu yüzden bir çok insan susmayi, hatta delirmeyi, intihar etmeyi yeğlemişlerdi. Fakat ben bu durumu asla kabul etmedim, her türlü bedeli de ödedim ama 90lı yıllarda işlediğimiz suçları dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Bu yüzden sistem karşıtı bir çok çalışmanın da paydası olmaya çalıştım. Türkiye'de gerçekten barışçıl istemlerle yola çıkanlarla bir çok çalışma yürüttük.
Ben bu sekilde İstanbul'da koştururken, Roboski katliamından bir süre sonra vicdani retçi Halil Savda Roboski ve barış için Roboski'den başlayarak Ankara'ya kadar yürümeye başladı. Ben de gecmiste 90lı yılları iyi bilen biri olarak öncelikle katliamlara karşı sonra da barış olmazsa katliamların devam edeceği bilinciyle Halil'e açık mektubumda 'barışın sadece Kürtleri ilgilendirmediğini ,en az Kürtler kadar Karadenizlilerin de barışa ihtiyacını' var diyerek yürüyüşe katılmaya geldiğimi belirterek yola çıktım ve Halil ile diğer yürüyüşçüleri Nusaybin'de yakaladım.
Işte benim daha sonra Roboski'ye taşınma ve tutuklanincaya kadar orada sürecek mücadelem böyle başladı.Yürüyüş sonrasında sevgili Meral Geylani'nin Roboski'de yasayalım önerisi bunun vesilesi oldu. Hani derler ya bizimkisi baştan ladesti. Yani zaten katliamın oluş biçiminden devletin bir süre sonra bize yöneleceğini anlamıştık. Devlete ve her şeye rağmen Roboski'ye yerleştik. Yerleştirdiğinizde Roboski katliaminin birinci yıldönümüne sayılı aylar kalmıştı. Nasıl kı 90'lı yillarda savaşa dâhil olduktan sonra Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşın bölgemdeki her adımına şahit olduysam, Roboski'de devlet saldırısının da bu saldırıya karşı yedi sene verilen anlamlı micadelenin de sahidiyim.
Aslında bugünlere gelen yolun taşları 2009 yılında Sri Lanka katliamina verilen devlet tepkisi ve AKPli teorisyenlerin o durumun Kürtlere de örnek olabileceği belirlemeleriyle başladı. Sonraki tüm görüşmeler bu büyük tuzağa Kürt halkıni çekmek içindi. Işte Kürtlere karşı düşünülen soykırım hazırlıklarının ilk işaret fişeği Roboski'dir . Ilk başta, ortada, ya da sonunda ne derlerse desinler, Roboski için mecliste oluşturulan alt komisyon da izletilen iha görüntüleri her şeyi ortaya koyuyordu. Ya da sonradan açığa çıkan mit oyunu gibi, AKP devlet eliyle Kürtlerin gelişen toplumsal yapısını artık tehlikeli buluyordu, diger benzer katliamlarda olduğu gibi hem mesaj vermek ,hem de ileride yapılacak soykırım savaşına karşı Kürt halkının tepsisini de ölçmek istiyordu.
Tüm bu nedenlerden dolayı bu saldiri geliştirildi .
Peki Roboski köylüleri şansa mı seçildi buna cevabım ise asla şansa değildi. Bu köylülerin çoğu korucu olmasına rağmen devlete hiç bir dönemde boyun eğmedi. Ne olursa olsun sonuçta kendi ulusal kimliği için mücadele verenlere destek verdi. Zaten korucu olmalarına götüren hikâyede 90li yillarda böyle başladı.Korucu olmayı ret ettikleri için köyleri top atışları ile ve yakılarak yok edildi. Güneye geçmek istediklerinde köyü boşalmayın da ne yaparsanız yapın dendi Kürt özgürlük hareketi tarafından. Silahi sadece geçim ve köyde kalmak için kabul ettiler. Silâhı kabul etmenlerinde devletin baskıları yani sira Kürt özgürlük hareketinin ihtiyaçları da belirledi desek yalan dememiş oluruz. Devlet bu gerçeği Iyi biliyordu, zaten bu seçimlere de yansıyordu. Roboski köylülerini devlet cezalandırmak için hep fırsat arıyordu, bu fırsatı da AKP hükümetleriyle yakaladı.
Roboskililer ve biz başından beri failleri biliyorduk, açık açık katliamı yaşayanlar bilmez mi neyin ne olduğunu değil mi? Bu yüzden mücadelemizin odağında devlet bürokrasisi ve AKP hükümeti vardı .Tüm değerlendirmelerimizin odağını bu oluşuyordu. Elbette başından itibaren AKP hükümeti de niyetini saklamadı. Işte çözüm süreci ile birlikte bizim tüm yargı surecimizi belirlenecek olan TBMM Uludere alt komisyon kararı geldi. Suçlu yok, tamamen operasyon kazasıdır denildi. Dönem dönem terörle, dönem dönem kazayla ilgili mahkemelerde dosyamız dolaşsa da niyetlerini baştan açık etmişlerdi. Dosyamızı oyalayıp, ardından da üzeri kapatılacakti. Zaten aslına bakarsanız iki taraf ıçinde söylüyorum ki çözüm süreci kuzeyi yani Türkiye Kürtlerini ilgilendiren bir süreç değildi. Asli amacı güçleri dağıtmadan Suriye ve Rojava'ya yoneltmekti. Biri Rojavada ortaya çıkan imkânı değerlendirmek ısıtıyordu. Diğer güçte onu bastırmak için çeteleri örgütlüyordu.
Biz be kadar sahte bir süreç olduğunu alt komisyon kararına tepkimizi koyduğumuzda belirtmiştik. Büyük bir savaş hazırlığı içerisine girildiğini, devletin dağı taşı kalekollar ve güvenlik yollarıyla donattığını, tüm bunları yapan bir gücün barışa değil savaşa hazırlık yaptığını söylemekten dilimizde tüy bitmişti. Soylediklerim afaki şeyler değil perşembe degerlendirmeleri arşivleri acıktır, herkes oradan bu degerlendirmeleri görebilir. Ne derler savaş savaşı çeker, sayın Abdullah Öcalan'ın dediği darbe dinamikleri de devreye girdi. Tabi Rojava da istediği sonuçu alamayan ve adeta orada yenilgiye uğrayan AKP hükümetleri içeriye yöneldi, bir de 7 haziran gibi bir deprem yaşayınca, Sokak savaşlarını bahane görerek bir çok şehri içindeleriyle beraber yok oldu. Kürtlere soykırımda Ikinci dönem başladı . Göz gözü görmeyen bir ortamda hükümete karşı sözde bir datbe girişimi oldu ve hükümet bu dönem itibariyla ohal ilan ederek Kürtler başta olmak üzere görülmemiş bir cadı avı başlattı. Hükümet bu süreç itibariyle tam yüzyıl önce olduğu gibi bir ittifaka gitti. Genç Osmanlılar, Ittihatcilar ve Ulusalcılar Kürt soykirimin da uzlaşarak milliyetçi muhafazakar bir koalisyon oluştu.
Bu süreçte cadi avı başlatıldı, tabi ilk başta bizde payımıza düşeni aldık. Çok çeşitli ıftira ve komployla Roboski katliami 6.yil dönümü öncesi ben Meral Geylani , Veli Encu de dahil 6 kişi gözaltına alındık. O gözaltı süreci ile beraber bize büyük saldırı için harekete geçtiler. Hiç bir neden yokken derneğimiz Roboski'der o süreçte kapatıldı. Roboski Katliamı 6.yıldönümü temsili düzeye indirildi. Ardından önce Roboski ailelerinden Ferhat Encu , sonra, benim ardımdan Meral Geylani ve en son hala hapishanede bulunan Veli Encu tutuklandık. Tabi ayni dönemlerde AYM eksik dosyayı bahane ederek Roboski dosyasını ret etti. Ardından da 2018 tarihinde AİHM tüm ölçüleri bir kenara bırakarak sanki evrak memuruymuş gibi soykırım gibi bir katliamı aklanmasına yardımcı oldu.
Elbette bu süreci (AYM)hem devlet açısından hemde yanımızda yer alıyoruz diyen dostlar açısından uzun uzadıya takip ettik, devletin bize yapabileceklerini başından beri biliyorduk, omun her türlü tokadına hazırlıklıydık ama dostun bir fiskesi tüm yedi yıllık mücadelemizi yerle bir etti .Hala bu süreci araştırıp gereken neyse yapacağız diyen dostların açıklamalarını bekliyoruz.Bu sene ki eleştirilerimiz yanımızda değil de yanımızdaymış gibi yapan dostlarımıza dönüktür. Çünkü bu vurdumduymazlık yüzünden yedi seneden beridir sürdürdüğümüz mücadele ve ailelerimizun çoğu da çözülmüştür. Bir çok aile kan parası anlamına gelen tazminatlari sırf yedi senedir sürdürdüğümüz mücadeleyi çöpe atanlara karşı tepki olarak almıştır. Elbette bu tavrın doğru olduğunu savunmuyoruz ama somut ve soğuk kanlı bir değerlendirme yapmak gerekiyorsa bunları söylemek durumundayız . Çünkü İnsanlık suçlarında zaman aşımı elbette yoktur. Kaldığımız yerden de devam edeceğiz diyorsak tüm gercekligimizi görüp bunun üzerinden tekrar çıkış için bir yol bulacağız, yolda yoksa yol yaratmak için tekrar tekrar mücadele yürüteceğiz.
Bizler mücadeleden kaçmadık ne gerkiyorsa onu yaptık ve ödenmesi gereken ne bedel varsa ödedik .Vurulduk, işte hapishanelere girdik, kendi örneğimde olduğu gibi sürgün yaşamak durumunda kaldik. Şimdi tekrardan başlamak ve kaldığımız yerden devam etmek için bizim ile birlikte yürüyenlerin yaptıkları bu büyük yanlış için özeleştiri vermesi gerekir ve verdikleri sözün gereğini yapmasını istiyoruz yapıyor gibi değil gerçekten yapmalarını ve yanımızda olmalarını istiyoruz, ya da artık gölge etmesinler. Roboski şehitlerine verdiğimiz sözü yine yineliyoruz,tuzaklara düşmeyip geride kalan bizler bir tek aile ve aktivistler olarak kalsak da mutlaka birgün Roboski katliamının hesabını soracağız.
Katiller ve gafiller sevinmesin bu mucadeledir yine toparlanıp böğrünüze yumruğumuzu vuracağız, biz olduğumuz sürece size rahat yok bunu bilin. Veli Encu bugün hala elinizde esir ise bu hala bizden korktuğunuzu gösterir. Ama işaret fişeği Roboski katliami olan ve amacı ise Kürt halkına karşı yapmak istediginiz soykırıma da asla izin vermeyeceğiz. Kürt halkına soykırım ve buna karşı direnişin adı olan sürecin üçüncü aşaman da son sözü Roboskililer, Kürt halkı ve dostları söyleyecek. Iktidar ve çevrelerine söylüyorum sizin deyişinizle ne Roboskiyi , ne Kürt halkıni ne de bu coğrafyanın barışını size yedirmeyiz bunu da bilin. Belki saraylar ve fermam sizin olabilir ama , sokaklar bizimdir ve her zaman son sözü sokaklar söyler . Tüm yukarıdaki söylediklerimin ışığında Roboski katliamının 8.yıldönümünde herkesi bulundukları alanlarda sokağa çıkmaya ve Roboski'yi güçlü şekilde sahiplenip katillerden hesap sormaya davet ediyorum