Sayfalar

Sayfalar

17 Mayıs 2019 Cuma

'Türk sayılarak yerlerinde kalan' Trabzonlular!

Trabzonluluk ve Rumluk düşman kardeşler gibi birbirinden ayrılamıyor. Biri hakaret olarak kullanıyor, yanıt veren daha ağır hakaret ediyor. Lozan’da “Türk sayılarak yerlerinde bırakılan” insanlar ana dillerine sığınıyor, antik Yunan dili Romeika ile nefes alıyor.

“Trabzon ve Rum” sözcükleri ders kitaplarından, kahvehane sohbetlerine, politik atışmalardan milliyetçilik analizlerine sıklıkla yan yana anılıyor. Bu yan yana geliş çoğu kez gerginlik nedeni oluyor. Bu kez Esenler Belediye Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi AKP Grubu Başkanvekili Tevfik Göksu tartışma fitilini ateşledi.

Mazbatası elinden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve Trabzonlulara “Yunan” imasında bulundu. Sert tepkiler yükselince de CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygün’ün geçen yılki konuşmasını hatırlattı. Aygün de, Kadir Mısıroğlu üzerinden Trabzonlulara benzer bir imada bulunmuş, tepki alınca özür dilemişti.
Sıklıkla hakaretlere, imalara ve hararetli tartışmalara neden olan “Yunan tohumu” meselesinin yöreyi tanıyanlar için gizli saklı bir yönü yok. Trabzon’un ana dili Rumca olan köyleri biliniyor, Rumca köy adları yüzyıllardır kullanılıyor. Of, Çaykara, Maçka ve Tonya ilçelerinde bulunan bu köylerde, babaannem gibi Türkçe bilmeden ömrünü tüketen nice Müslüman kadın yaşadı, babam gibi ana dili Rumca olan nice Müslüman çocuk büyüdü.
Nüfusuna kayıtlı olduğum Kayran köyünden herkes hâlâ “Limli” diye söz ediyor, hemen yanındaki köyüm Yeşilalan’ı Holaysa denmezse pek kimse bilmiyor. Bu köylerin pek çoğu ağırlıkla milliyetçi, daha çok da muhafazakar kimlikleri ile öne çıkıyor. Mesela, Çaykara’da 24 Haziran Genel Seçimleri’nde sadece AKP oyu yüzde 70 civarında seyrediyor, MHP oyları eklenince yüzde 80 bir ezici çoğunluk çıkıyor.

Resmi belgelerde de Müslümanlaşmış Rumlar açıkça yer alıyor. Lozan Antlaşması’na bağlı olarak uygulanan Türk-Yunan Mübadelesi’nde adları “Ana dili Rumca olan Müslümanlar” olarak geçiyor ve “Türk sayılarak yerlerinde bırakılmalarına...” karar veriliyor.

Ortodoks olan Karaman Türklerinin Yunan sayılması gibi, Müslüman Karadeniz Rumları da Türk sayılıyor. Karadeniz Rumlarının tarihi ise çok eski. Bizans Bizans olmadan, hatta İstanbul kurulmadan öncesine kadar uzanıyor. Kültürleri ise ağırlıkla sözlü kültürde ve ana dillerinde yaşıyor.

Romeyika, Pontiaka ya da Helenika gibi adlarla anılan Karadeniz Rumcası, en eski antik Yunan lehçelerinden biri olarak çok özgün bir hikâyeyi içinde taşıyor. Atinalı Socrates’in, Sinoplu Diyojen’in kayıp sözcüklerine bu dilde rastlanabiliyor, bir doğa ve köy dili olarak saf bir lehçe gözlemlenebiliyor. 1923 Türk-Yunan Mübadelesi’ne kadar tüm Karadeniz’de konuşulan Romeika, kırımlar, techirler ve mübadelenin ardından neredeyse tamamen silindi ve bugün Müslümanlaşmış Rumların anadili olarak zamana direniyor.


Trabzon’un Rum geçmişinin ve bugün yaşayan Romeika’nın adını anmak hâlâ çok tehlikeli. Ekrem İmamoğlu üzerinden başlatılan “Yunan tohumu” polemiğinde olduğu gibi Rumca adı geçince, hava hemen elektrikleniyor, ırkçı hakaretler anında havada uçuşuyor.

Karadeniz Rumcası dünyada eşi az bulunur bir örnek olarak büyük değer taşısa da, ucuz siyasetin gölgesinde kalıyor, derdini anlatamıyor. Yine de son yıllarda bu konudaki çabalarda ciddi artış görülüyor. Belgeseller yapılıyor, Apolas Lermi gibi müzisyenler bu dilin müziğini geniş yığınlara ulaştırıyor.
Araştırmacı yazar Vahit Tursun, 20 yıldan fazladır üzerinde çalıştığı ve Türkiye’de bir ilk olacak Romeika Türkçe Sözlüğü basılmak üzere. Trabzon’un ilçeleri dışında devlet eliyle planlanan göçlerle Van, Kıbrıs ve Gökçeada’da da birinci dil olarak konuşulur hale gelen Romeika kabuğunu ve önyargıları kırmaya çalışıyor. Trabzon’daki “Rum meselesi”ni anlamanın yolu biraz da Romeika’yı anlamaktan ve görünür kılmaktan geçiyor.

19. yüzyıl sonunda bu dil üzerinde çalışan dilbilimci Deffner, Karadeniz Rumcası’nı Orta Çağ Rumcası olarak tanımlıyordu. Araştırmacı Yazar Vahit Tursun da, Romeika’nın Helencenin İon diyalektininin farklı bir ağzı olduğunu, Yunanistan, Kıbrıs, Girit gibi yerlerdeki lehçe ve ağızlarla eş uzaklıkta olduğunu anlatıyor.

Tursun, “Lehçe ve ağızlar arası tam olarak anlaşmak çok mümkün değil. Bu bazen yüzde 20 olur, bazen yüzde 70’e kadar çıkabilir. Bu sorun sadece Romeika ile ilgili değil. Diğerleri de kendi aralarında anlaşma sorunu yaşıyor. Helen dünyasında, anlaşabilmek için sadece Çağdaş Yunanca kullanılıyor. Lehçe ve ağızlar ise kendi arasında anlaşamıyor. Romeika da köy günlük yaşamı ile ilgili olduğundan kent yaşamı ve teknoloji işin içine girince anlaşmak mümkün olmuyor” diyor.

Tursun, özünde bir “doğa dili” olan Romeika’nın modern Yunanca ile farklılaştığı noktalar olduğunu belirtiyor. “Antik Yunanca içindeki bazı kelimeler, yerine eş anlamlıları kullanıldığı için zamanla unutulmuş. Romeika’da böyle kelimeler var. Zamanında Socrates’in kullandığı sözcük, bugün Trabzon’daki derlemede karşımıza çıkabiliyor” diyen Vahit Tursun, Romeika’nın ham, saf bir dil olduğunu vurguluyor.

Bu nedenle, antik Helence kökenli kelimeden güncel olanı kullanılmazken, eskiden kullanılan hali Romeika’da yerini alabiliyor. Vahit Tursun’un verdiği bilgilere göre; gökkuşağı anlamına gelen “iro” sözcülüğü, antik Yunan’da yaygın kullanılırken, bugün sadece Romeika lehçesinde yaşıyor. “Git” anlamına gelen “ame”, olumsuz eki “uk” ve özel bir mastar türü olan inifinif de sadece Romeika’da bulunuyor.


Heyemola Yayınları’ndan bugünlerde çıkacak olan Romeika Türkçe Sözlüğü’nü 20 yılı aşkın bir emekle hazırlayan Vahit Tursun, Yunanca’nın farklı lehçeleri ile ilgili kaynak, sözlük çok olsa da, Romeika ile ilgili çalışmaların sınırlılığına vurgu yapıyor. Bu nedenle önsöz yazısını Oxford Üniversitesi dilbilimcilerinden Prof. Peter Mackridge’in yazdığı ve Türkiye için bir ilk olan Romeika Türkçe Sözlüğü büyük önem taşıyor.

Daha önce Türkiye’de de sözcük listeleri yapıldığını, küçük çaplı çalışmalar olduğunu belirten Vahit Tursun, şöyle devam ediyor:
“Bin civarında sözcüğün olduğu bir cep sözlüğü yaparım, diye düşünmüştüm. İlk yıllarda 5-6 bin sözcüğe ulaştı. Çalışma ilerledikçe metodoloji de kendini geliştirdi. Sözlük bence bittikten sonra, uzmanların devreye girmesiyle 3 yıl daha çalıştım ve neredeyse yeniden hazırladım. Önceleri Türkçe alfabeyi kullanırken, sonra Yunan alfabesi devreye girdi”.
Din olgusu Romeika konuşulan coğrafyada yüzyıllardır özel önem taşıyan bir noktada duruyor. Ortodoksluk ve son 300 yıldır Sünni İslam bölgeden çok sayıda din adamı çıkarmış. Bugün de siyasi tartışmaların bir yönünü bu gerçek oluşturuyor.

17. yüzyıldan itibaren bölgede İslamiyetin yayılmasında Romeika’nın yardımına başvurulduğu biliniyor. Vahit Tursun, bölgeye ilkokulların geldiği 1930’lara kadar İslami eğitimde Romeika’nın kullanıldığını söylüyor. Hutbelerin açıklanması ve dini sohbetlerde yerel dil Romeika yaygın olarak kullanılmış. 1930’lar aynı zamanda Romeikanın saflığını yitirmeye başladığı tarihler. Sonrasında gelen gurbet olgusu da dili tehdit eden faktörler arasında sayılıyor.

Vahit Tursun’a göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin Romeika’ya bakışı, diğer dil ve kültüre olan bakışından ayrı değil. “Bütün halkları yok etme üzerine bir sistem var. Bu inattan vazgeçilmiş değil. Hâlâ bir şeyleri bölücü gibi göstermek, devletin tarzının merkezine yerleşmiş. Kürtler kadar kalabalık nüfusunuz olmasa da, aynı sert muameleyle karşılaşabiliyorsunuz” diyor.

Türkiye’den mübadele ile giden yüzbinlerce Pontus Rumu, özellikle Yunanistan’ın kuzey bölgelerinde bu dili yaşatıyor. Tıpkı din gibi müzik de sözlü yönü ağır basan dilin taşıyıcısı olarak özel bir işleve sahip. Apolas Lermi, Romeika dilinde yaptığı müzik ile son yıllarda bambaşka bir Karadeniz rüzgarı estiriyor.

Adı kimi zaman baskılar ve tehditler ile de anılan Apolas Lermi, Ekrem İmamoğlu üzerinden yürüyen güncel tartışmaları twitter hesabından şu mesajla yanıtladı:
“Bir Trabzonlu yobazlığa boyun eğmeden başarılı oluyorsa onların gözünde Yunan, Pontus, falan filan oluyor. Zamanında beni de ‘Pontusçu şarkıcı’ diye manşetlere taşıyan bu yobazlardı”.

Asıl adı Abdurrahman olan ve sahne adı olarak Apolas Lermi’yi kullanan Trabzonlu müzisyen, 2010 yılından bu yana Romeika çalışmalarını kitlelerle buluşturuyor. Bu dilde daha önce de müzik yapıldığını, ancak lokal kaldığını aktaran Apolas Lermi, Karadeniz Rum kültürünün uzun süre sahipsiz bırakıldığını düşünüyor.

Sanatçı, gazeteci ve aydınların bu konuya gereken ilgiyi göstermemesini eleştiren Apolas Lermi, “Kalandar” adlı ilk albümüyle farklı bir soluk getirmiş. “Ağapo Se” adlı Romeika şarkıya Sümela’da klip çeken ve yayınlayan Apolas Lermi, son yıllarda bu konuda çok daha yoğun bir çalışma içinde.
Yunanistan’dan gelen farklı isimlerle şiir, düet, konser, belgesel, TV programları gibi pek çok çalışmaya katılan Apolas Lermi, “İnsanlar ne yaptığımı tartışmaya ve anlamaya çalışıyordu. Bir kesim çalışmalarımı desteklerken daha büyük bir kesim beni sert bir şekilde eleştirdi. Konserlerim ve kendimi ifade etme alanlarım organize bir şekilde engellendi. Sosyal medyada yoğun bir şekilde küfürlere ve hakaretlere maruz kaldım. Bu durum günümüzde de devam ediyor” diyor.

Lermi, ikinci albümünü tamamen Rumca şarkılardan yaparak, bu tür tepkilere net bir yanıt vermiş ve bu bu albüm Yunanistan’da da yayınlandı. Apolas Lermi, eskiye oranla daha sakin olunsa da, yine de tehditlerin ve kısıtlamaların eksik olmadığını söylüyor.


“Coğrafya ve sosyolojiyi müziğin anlaşılması açısından çok önemsiyorum” diyen Apolas Lermi, tüm diller Romeika’nın da zaman ve değişim ile ilgili sorunları olduğunu düşünüyor. Lermi, “Bazı kültürel değerlerin genlerle taşındığına inanıyorum. Sürekli akan bir zamanın içerisindeyiz ve yaşadığımız dönemin sesi olmaya çalışıyoruz” diyor.

Romeika’nın yaygın olduğu yerlerden Trabzon’un Tonya ilçesinde yayınlanan Kalandar dergisi Genel Yayın Yönetmeni Özgür Kalyoncu da, alfabe sorununun Romeika’nın en büyük sorunlardan biri olduğunu düşünüyor.

Kalyoncu, bu riske dikkat çekmek için bir belgesel hazırladıklarını belirterek, çekimler sırasında insanların da bunun farkında olduğunu gördüklerini aktarıyor. Lehçenin adının Pontiaka olduğunu vurgulayan Kalyoncu, imparatorluk dili olarak kullanılan bu bu dilin kalıntılarının, imparatorluğun son olarak yıkıldığı yerde, yani Trabzon’da olduğunu söylüyor.

Rumlar bir asır önce mübadele ile gitmesine rağmen Romeika’nın yaşamasının nedenini Lozan anlaşmasındaki şu cümleye bağlıyor:
“Trabzon’un Tonya, Maçka, Of, Çaykara gibi yüksek dağ köylerinde anadili Rumca olan ve Rumca konuşan, ancak müslüman olan halk Türk sayılarak yerinde bırakılacaktır.”
Mübadele sonrası izole olarak bu dili konuşanların varlığını sürdürdüğünü anlatan Kalyoncu, son 30-40 yılda Romeika’nın ana dili olmaktan çok, sonradan öğrenilen bir dile dönüştüğünü söylüyor. Tonya, Çaykara gibi dağlık alanlarda dilin korunduğunu anımsatan Kalyoncu, göçler nedeniyle genç nüfusun azalmasının dilin devamlılığını zora soktuğunu düşünüyor.

“Romeika hızlı bir yok oluş sürecindedir ve muhtemelen bu yok oluş çok uzun sürmeyecektir” diyen Özgür Kalyoncu, halkın bu konuda yoğun bir talebi olmasa da, Romeika’nın ve Pontus kültürünün izlerinin mutlaka korunması gerektiğini vurguluyor.
Küfür ve hakaretlerin havada uçuştuğu günlük polemiklerin arasında Trabzon’un yükseklerinde gökyüzünü hâlâ Socrates’in, Diyojen’in dilinden miras kalan “iro”, yani “gökkuşağı” renklendiriyor.
© Ahval Türkçe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız için teşekkür ediyorum